2 Kasım 2013

Where the Wild Things Are


"boş beleş bir film idi" kanaatini taşıyorum. adamların emeklerine haksızlık olmasın ama canavar kostümlerini kıllı teletabilere benzettim ben. hayal dünyasına diyecek lafım yok, hatta gelişen olaylara da lafım yok ama resmen boş, hiç bir yere oturmuyor. sadece bir iki kavramı vurgulamak için film çekmek yerine güzel de bir senaryo patlatmaları gerektiğini düşünürüm hep, hele ki kavramlarına bile kafa atası geliyorsa insanın. izlemesek de olur...

--- spoiler ---

.müzikler idare eder bu arada, buraya sıkıştırayım bunu da... neyse ne diyorduk? şımarık bir oğlan çocuğu var. bunun bir gün kendini kaybedip evden kaçması ve hayal dünyalarına dalması ve sağ sağlim geri dönmesi ile sonuçlanan bir olayı filmetmiş abiler. kaç dakika geçiyor kim bilir. anasının uykusunu getirecek kadar bir zaman geçiyor demek.

.insan bir kaybolur, başına bir hal gelir, böbreği dalağı çalınır bir şey olur. ruhu muhu dolanır, annesi başında ağlar falan ne bileyim bir şeyler olur yani. hiç bir şey olmuyor. hayal dünyasında da hiç bir şey olmuyor. resmen havada yüzen bir film.

.arkadaşlıktır, yalnızlıktır, dikkate alınmaktır gibi şeyleri vurguluyor abiler. iyi güzel de ulan bu şımarıklık işte başka bir şey değil. bir biz evden kaçamadık öyle anasını satayım. yok efendim kar topu oynamaya çalışmış da büyükler bunun iglo'sunu yıkmış. yıkar tabi? ne sandın?

.yok efendim annesi sevgilisi ile oynaşıyor imiş. öhö, hadi tamam öyle şey olmaz türk anananelerine göre ama yine de çok abartı işte. hadi tamam teletabilerden çok daha iyi idi kostümler falan hakkını yemeyelim ama yine de beğenmedim. çok da sıktı sonu, geçmek bilmedi.

.aile işi zor iş diye de mesaj çaktılar, demeseler bilmiyorduk da bu kadar meselelere zorlanacak olsaydık bittiydik...

--- spoiler ---