12 Şubat 2020

Gisaengchung


şu aralar hem izledikten hemen sonra yazamıyorum, hem de onları blog'a direkt yazamıyorum. not defterine falan yazıp sonra aktarıyorum. yarım yamalak bir şey olmuş. filmler için yazdığım bu giriş kısmını yazmayı unutmuşum. üzerinden belki bir aydan fazla zaman geçti. film ses getirdiği kadar iyi değil. tek hatırladığım bu. güzel sahneleri, tatlı dialogları var ama fazlası yok. fazlası olmaması için bir sebep de yokmuş ama hikaye içine hikaye koyalım derken bokunu çıkartmışlar. bundan çok daha iyi kore filmleri var. o kadarını söyleyeyim.

--- spoiler ---

.tarihte ilk defa ingilizce dışında bir dilde oscar alan film kendisi. daha önce duyup izlemedik diye hayıflanırken, filmi o kadar da beğenmediğimi fark ettim. bin jip bu filmden çok daha iyi, kaldı ki şaşırtmacaları bir anlamda ona benziyor. 

.yine her zamanki gibi koreli kardeşlerimiz filmin sonunu bitirmek istemeyip, bir filmlik daha senaryo yazıp, salak saçma bitiriyorlar. yani şimdi bu eleman fakirmiş, geri zengin olup babasının bodrumunda hapis kaldığı evi satın almış mı? yoksa hepsi hayal miydi? öyle bitti gitti. çok da önemli değil zaten.

.fakir ile zenginden, güney ile kuzeyden dem vurmuşlar. ondan oscar'ı dayamışlar ama oyunculuklar haricinde filmde üst düzey bir şey göremedim. her bir tip kendi halinde süper oynamış. bunları nasıl bir araya getirip toparlamışlar, onu bilemiyorum. fakir baba rolündeki tip tanıdık geldi ama çok çıkartamadım.

.bir de artık izledikten hemen sonra yazmadığım için detaylar biraz kayboluyor. ilk başta elinde taşla bir eleman geliyor. esas oğlanın arkadaşı, sevdiği bir kız varmış ama daha küçükmüş, büyüyünce kendine saklamak için güvendiği arkadaşı ingilizce ders versin diye yönlendiriyor. tabii üniversite mezunu değil, her şeyi sahte ve arkadaşının güvenini de boşa çıkarıyor. kızla işi pişiriyor.

.derken bu oğlan evdeki diğer çalışanları kendi ailesi ile değiştiriyor. bir yerden sonra bundan fazlası olacak mı diye bekledik. o taşla alakalı bir geyik yaratıp bir şeyler yapacaklar zannettik ama hadi saçma fantastik yapmasalar bile o taşla adam öldürmeye gidip, salakça kafasını ezdirmeseydi bari değil mi? bu nasıl bir tercih ben anlamadım. bir de ölmüyor üstelik, ülen bari öl de hikaye tamamlansın. 

.sonra komadan çıkıyor, gülüyor falan, derken babasının anasının nikahı gibi uzun bıraktığı mors alfabesini çözüp mektubunu okuyor, sonra da hayalleri kurup filmi bitiriyorlar. sadece bu bile ikinci film konusu da olmamış işte.

.bir kere adam kandırmak bu kadar kolay mı? ona gönderme yapıyorlar. bizim de bu kadar paramız olsa biz de iyi olurduk diyorlar. işinden ettiğimiz tiplere ne oldu diye düşünürken, aman sen de diyorlar.

.zaten plan yapmadan, aile başka bir yere gidince eski hizmetçinin kocasının bodrumda olması hikayesi de ayrı bir komik. adamı gelip biberonla falan besliyor. gülelim diye mi? adamların biraz güldürüsü var ama ciddi filme pek yakışmamış. 

.sonra bu adam çıldırıp herkesleri öldürmeye yelteniyor. önüne kızcağız geçiyor onu öldürüyor. kızcağız da içlerinden en fazla iş yapanı, belki en iyi karakter. ilk tanışmada kapıdan girişte, bilgileri ezberlediği sahne dahil, tüm sahneleri üstün güçlü anime karakteri gibiydi.

.baba karakteri de bu kadar şey içinde tırmalamış bir karakter olarak fena değildi. en son kendini kokusu yüzünden kaybediyor. şöfor olarak zengin adamın yanında çalışmaya başlıyor ama bunlar evde çaktırmadan masanın altında dururken, zengin karı koca birbirlerini elle tatmin etmeden önce adamın kokusundan bahsediyor. nedir bu tam olarak? yani filmin en fazla vermek istediği mesaj bu olmuş. fakirleri kokusu yüzünden yargılamayın yoksa sizi öldürebilirler gibi.

.sınıf farkı böyle mi anlatılır? o da komik geldi bana. cidden bu meseleyi izlemiş olabilir. hele respect meselesi apayrı komikti. bodrumdaki adam haline şükrediyor. kafamı sokacak bir yerim var, bu da zengin beyimiz yüzünden diyor. en son ölürken bile ona saygılarını ifade ediyor.

.oğlanın bu tipi cin gibi görüp epilepsi krizi geçirmesi dahil hepsi çok abartı geldi. en son acil bir doğum günü partisi düzenleniyor, hadi bunu da bassın demişler. babası ve şoförü de kızılderili olarak ortaya dalıp, öğretmenini kurtaracaktı. yani zaten bu olay başladığından beri bir şey olacağı belli oluyor.

.bunlar evden kurtulup, fakir evlerine gittiklerinde suyun basması. tuvaletin üzerinde sigarasını içmesi dahil tüm mevzular bir yerden sonra insanın içine karanlık veriyor. bir taraftan güldürüp, böyle bir karanlığı vermeyi uygun görmüşler. sonra bunlar kıyafet yardımı alıp, pislik içinden doğum günü partisine katılıyorlar. ulan aldığın koku bin misline çıktı. ne ara temizlendiniz? ne ara banyo yaptınız? pek gerçekçi değil.

.filmin en sönük karakteri anne karakteriydi. o da zaten diğer karıyı tepikleyerek en kötü karakter olduğunu gösterdi. diğer kadın da kocasını kısmi şekilde açıp güzele öldü. bu da ayrı üzücü bir meseleydi ama böyle bir durumda aralarındaki muhabbet bir telefonu yakalamaktan öte olabilirdi.

.görüntüler, çekimler, oyunculuklar hepsi iyi ama senaryo tam lezzet vermedi, sonunda iç karartısı uygun görmüşler. mevzular genelde bir yere bağlanmıyor. adamların tarzı bu sanırım ama onu da çok beğenmiyorum. çok üst düzey koreli filmlerde daha iyi bağlanıyor. bin jip çok daha çarpıcıydı bu anlamda...

--- spoiler ---