22 Mayıs 2018

one strange rock s01e09:

Awakening

--- spoiler ---

.sinir hücreleri aslında düşünmek için tasarlanmamış olabilir diyerek bir feyz verdiler. en azından canlılardaki nöronlara baktıklarında böyle görüyorlar. 200 nöronu ile sadece hareket etmeye yarayan bir canlı dostumuz var. mercanların içinde takılan bir canlı, diğerlerinde nöron da yok ama bu arkadaş bir yere ulaşmak için nöronları kullanıyor sonra kök salıp onları tüketiyor ve başka bir şeye dönüşüyor.

.insan beyninde 86 milyar nöron var diyorlar, sayı devamlı değişiyor ya da artıyor. ilkin galaksideki yıldızlar kadar diyorlardı, şimdi böyle diyorlar. belki bağlantılarından haber vermişlerdir bilemiyorum ama mevzunun hücre sayısı ve bağlantısı ile alakalı olduğu aşikar. belli bir sayıdan sonra bilinç oluşuyor olabilir. bundan üstü kapalı bahsettiler, bu da gayet iyidi.

.aynı zamanda insanlık bilgi birikiminin aktarılması, kitaplarla zaman üstü bir ağ oluşturulması da güzel anlatımlar. tüm bunlara imkan sağlayan dil meselesi var, bunu da ele aldılar. daha detaylı ele alınabilirdi ama perspektif açısından çok güzel yerlere değiniyorlar.

.dilin gelişiminde en azından ağız yapısı ve seslerin düzgün çıkmasını sağlayan genlerin değişimi var diyorlar. bu kaba bir açıklama, aynı zamanda değişen şartlara ayak uydurmaya çalışma ve birlikte çalışma muhabbeti de ekleniyor. bunun için gereksiz örnekler vermişler. hız rekoru kırmaya çalışan tipler ve tabii insandan kule muhabbeti de öyle.

.beynin enerjisini karşılamak için ateşin çok elzem olduğunu söylüyorlar. insanlar ateşi kullanmayı keşfettiklerinde beyinleri de değişmiş olabilir diyorlar. yemekleri pişirmek hücre duvarlarını yıkıyor ve daha çok enerji almaya imkan tanıyormuş. ateş ve insanlığın gelişimi konularını izlemiştim ama bunlar kısa ve öz bilgileri güzelce veriyorlar. tabii nere kadarı doğrudur, ne kadarı sallamasyon teorilerdir bilemiyorum.

.şartların, doğanın, iklimin canlılar üzerinde büyük etkilerini güzel anlatıyorlar. algılama organlarını bile çevresel koşullar belirliyor. tabii bunun için tilkiyi öldürüp yiyen kartal göstermelerine gerek yoktu. 

.dil mevzusu her türlü ilginç ama çinçeye biraz övgülerle geldiler. adamların tonlamasına göre kelimenin manası değişiyormuş, kelimeden tasarruf için mi böyle? yazılı nasıl anlatıyorlar ki o zaman? daha büyük beyin gücü gerektiriyor diyorlar da bu iyi mi kötü mü çok emin olamadım. dil araçsa en az işlemci gücü gerektirmesi daha mantıklı olurdu. dil şekillendiren bir şeyse o zaman durum farklı.

.astronot kardeşlerimiz yine vardı. toplam bin günden fazla diyorlar ama arada pek göstermedikleri bir kadın kendi başına altı yüz gün falan takılmış. diğerleri çok daha az kalmış. o enterasandı.

.bir de zenci astronot kardeşimiz, hem amerikan futbol oyuncusu, hem mühendis, hem müzisyen bir çikolata renkli insan imiş. eğitim sırasında kulağına zarar vermiş. tamamen onun dışında bir hadise, uzun bir süre duyma yetisini kaybetmiş, sonra beyninin onardığını hissetmiş ve tekrar duymaya başlamış. tabii kulağında fiziksel bir sorun olmamasına rağmen hala neden duyamadığını açıklamadılar. algıların aslında beyin ile yapıldığını anlatmaları açısından da güzel bir olay. diğerleri araç sadece, hepsi beyinde olup bitiyor.

--- spoiler ---